single image
30-03-2023
Evren Portioğlu

Renkli Şehir Londra..

Bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır derler ya..Londra da öyle bir şehir işte.

Doğduğum ve 20’li yaşlarımı geçirdiğim bu şehir, her ara sokağında farklı bir güzellik, keşfedilecek yeni bir cafe, bar, tanışılacak yeni bir insan ve tadılacak yeni bir lezzet benim için.

Birçok ırk, din ve kültürden insanın huzur ve saygı içinde yaşadığı Londra, merkezinde yaklaşık 8 milyon, bağlı yerleşim birimleri dâhil yaklaşık 15 milyon nüfusu olan kalabalık bir kozmopolit. Günün her saatinde hareketli olan bu şehirde her an, herkesin bir acelesi vardır sanki. İşe gidip gelen insanlar, milyonlarca turist ve öğrenci, 150 yıllık Londra metrosunun labirent gibi tünellerini adeta bir karınca sürüsü gibi kullanırlar. Klasik çift katlı kırmızı otobüsler, siyah taksiler, bisikletler ve trenler ile çok iyi bir ulaşım ağına sahip Londra’da, tüm bu kalabalık ve harekete rağmen düzen, sabır ve saygı hiçbir zaman bozulmaz. Genellikle karanlık, kasvetli ve yağmurlu Londra havasından şikâyetçi Londralılar, kendilerini meşgul ve motive edecek, gülümsetecek birşey bulurlar mutlaka.

Londra’da geçirdiğim 13 sene boyunca Mott MacDonald, URS/AECOM, Tubelines gibi büyük ve çok uluslu birçok mühendislik firmasında çalıştım. Proje ve altyapı aşamalarında gösterdiğimiz özen, harcanan zaman ve para, ülkedeki yapılanmada gözle görülür şekilde belirgindir. Eski yapıların, mimarinin ve doğanın üstün çabalarla korunmaya çalışılması, inşaat işlerinde iş sağlığı ve güvenliğine verilen önem, çevreye duyulan saygı, yol, kavşak ve kaldırımların düzeni, yol, trafik işaretleri ve sinyalizasyonun yüksek standardı vs. gibi birçokhassas konuda, taviz verilmeden yapılır tüm işler. Bazı projeler neredeyse bir ağaç, eski bir bina yüzünden baştan aşağıya revizyona uğrar. Kısacası insanların birbirine, çevreye, ülkelerine ve tarihlerine duyduğu saygı, ülke çapında yürütülmekte olan her projede mühendislik, tasarım ve inşaat aşamalarında yansıtılmaktadır.

Pazartesi-Cuma, 09:00 – 17:00 çalışan İngilizler için hafta sonu eğlencesi cuma iş çıkışında başlar adeta. Ay sonlarına doğru ceplerindeki paraları azalan İngilizler, özellikle ayın son cumasında maaş aldıklarında Pub’lara hücum eder, adeta sokaklara taşarlar. Londra sokaklarında nerdeyse her köşebaşında eski bir English Pub bulabilir, çok farklı yerli biralar tadabilirsiniz. Pub’larda bulabileceğiniz büyük porsiyon yemeklerden belkide en meşhur ve geleneksel olanı Fish & Chips mutlaka denemeye değer. Ayrıca meşhur İngiliz kahvaltısını da günün hemen her saatinde bulabilmeniz mümkündür.

İngiliz mutfağının çok iddialı olmamasına rağmen, İngilizler zengin bir yemek kültürüne sahiptirler ve dünya mutfağına çok düşkünlerdir. Londra’da Çin, Japon,İtalyan, İspanyol, Thai, Türk, Portekiz, Polonya, Meksika ve Arjantin mutfaklarından binlerce restoran bulunmaktadır.Fakat belki de popülasyonun çoğunluğundan kaynaklı en çok sevilen, tercih edilen ve tüketilen mutfak Hint mutfağıdır. Dünyaca ünlü aşçıların pişirdiği, rezervasyon için aylarca beklediğiniz ultra lüks restoranlardan tutun, sokaklarda el arabalarında pişirilen sokak yemeklerine kadar hemen hemen her bütçeye uygun yemek alternatifi vardır Londra’da. China Town, Covent Garden ve Camden Town sokak yemeği severler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerdir. Ayrıca, birbirinden taze ve farklı birçok gıda ürününü bulabileceğiniz ve aynı zamanda biryerlere çöküp yiyip içebileceğiniz Borough Market, özellikle cumartesi günleri mutlaka gidilip görülmeye değer.

Her mevsim farklı bir güzelliğe bürünen ve tüm sene boyunca milyonlarca turistin akınına uğrayan Londra, özellikle yaz aylarında etkinliklerle tam bir keyif şehrine dönüşür. Uzun süre güneş ve sıcak havaya hasret kalan İngilizler için en ufak bir güneş ışığı kaçırılmaması gereken bir fırsat niteliğindedir. Thames nehri boyunca katılabileceğiniz birçok aktivite ve festivalin haricinde, Hyde Park , Regents Park , St.James Park, Green Park, Hamsptead Heath ve Kew Gardens gibi parklar da insanların akın ettiği, piknik yapıp eğlendiği, dinlendiği mekanlardandır. Thames Nehri boyunca yapacağınız tekne turu, belkide şehrin güzelliklerini görmek için en ideal ve keyifli yöntemlerden olacaktır. Westminister Parlementosu ve Big Ben saat kulesinin önünden bineceğiniz tekne, sizi nehir boyunca gezdirerek Greenwich Parkı’na kadar getirecek, gözlem evi ve “0” Meridyenini görmenizi sağlayacaktır. Nehir boyunca meşhur Millennium Bridge ve Tower Bridge’in altlarından geçecek, St.Katherine’s Dock Yat Limanını, Tate Modern Müzesini, Avrupa Birliği'nin en yüksek binası olan The Shard’ı, London Eye ve Tower of London’u görme fırsatı bulacaksınız. Ayrıca nehrin doğu ucunda bulunan finans merkezi Canary Wharf,eğlence merkezi Millennium Dome (O2 Arena) ve 2012 Olimpiyat Köyü de mutlaka görmeyedeğer yerlerdendir. 

Şehri gezmenin bir diğer etkili yöntemi de şehir içindeki otobüs turlarına katılmaktır. Hatta Metro ve Otobüs sistemini iyi anladıysanız, Londra’yı tur otobüsüne gerek kalmaksızın rahatlıkla gezebilirsiniz. Özellikle Oxford Street, Leicester Square, Piccadilly Circus, Knightsbridge, St.Paul Kathedrali ve Buckingham Sarayı’na doğru uzanan otobüs hatları, oldukça kapsamlı bir tur atmanıza yeterli olacaktır.

Bazı seneler, yaz aylarında hemen hemen hiç güneş görmeyen İngilizler için, kış aylarının karanlık ve kasvetli dönemi başladığında hevesle bekledikleri en önemli olay Christmas’tır. Christmas, ülke ekonomisine büyük katkıda bulunan bir alış veriş çılgınlığına dönüşür. Bütün sene verilen emekler, Christmas döneminde ödüllendirilir adeta. Herkes, ailesine, anne babasına, eş ve dostlarına, çocuklarına ve hatta evcil hayvanlarına bile, aksatmadan hediye almak maratonuna başlar ve Ekim aylarında başlayan bu telaş, Christmas gününe kadar artarak devam eder. Özellikle son haftalarda Oxford Street, Regent’s Street gibii meşhur caddeler trafiğe kapanarak, alışveriş yapan insanların akınına uğrar. Birçok semtte, Christmas pazarları kurulur. Her semt için resmi bir ''Christmas Işıklarının Yakılma Seremonisi''  gerçekleştirilir. Tüm şehir ışıl ışıl parlar, bir lunepark havasına bürünür. Bu dönemde özellikle Carnaby Street,Soho, Old Bond Street, ChinaTown bölgeleri mutlaka görülmeye değer. Bond Street’te bulunan Selfridges Mağazası, Oxford Circus’ta bulunan Liberty Mağazası, Knighstbirdge bulunan Harrods Mağazası ile Chelsea’de bulunan King’s Road, tüm yıl boyunca milyonlarca turistin ve özellikle Arapların ziyaret ettiği, birbirinden lüks ve pahalı markaların satıldığımekanlardır.

Yazımın başında belirttiğim gibi Londra, yazıyla, kışıyla, metrosuyla, otobüsüyle, pazarıyla, parkıyla, sarayları ve publarıyla yaşanması gereken, herkesin kolay kolay sevemeyeceği, ama sevenin de vazgeçemeyeceği, belkide dünyanın en güzel şehirlerinden birisidir... Benim için belki de en özelidir...

 

Benzer Yazılar

TÜMÜ
back to top