single image
14-04-2023
Gökçe ALAÇLI

Gönüllerimizin ‘’Gol Mühendisi’’ Semih Şentürk

- Fenerbahçe forması ile İlk profesyonel maçınıza çıktığınız, muhteşem bir kariyerin başlangıcı olan Fenerbahçe-Siirtspor maçından bahsedebilir miyiz? Sahaya ayak bastığınız o anı hatırlıyor musun? 

2000-2001 sezonunda profesyonel ligde ilk resmi maçımdı. Mustafa Denizli döneminde alt yapıdan iki oyuncu alınması zorunluydu. Hoca maçın son 15 dakikası beni oyuna almıştı. 17 yaşındaydım benim için ilk heyecandı, bir sene öncesine kadar televizyonda izlediğim abilerimle birlikte maça çıktım. Heyecandan hiç bir şey hatırlayamadığım anlar yaşadım.

- İlk maçtaki heyecanınızı her maçta yaşıyor musunuz?

Oluyor tabii ki, zaten futbolcuysanız o heyecanı yaşamıyorsanız bu işten zevk alamazsınız.

 Maçtan ziyade antrenmanda bile yaşanan o kazanma hırsı, antrenmana konsantrasyon önemlidir. Aslına bakarsanız antrenman bir nevi maçın aynısıdır. Ben hep o gözle baktım, sonradan girdiğim birçok maçta çok gol attım, hep konsantrasyon, istek, arzuyla oldu bende. 

O ilk maçımla başlayan heyecanın üzerinden tam 15 sene geçmesine rağmen hâlâ aynı heyecan var ve bir an önce yeniden oynamak istiyorum.

- Semih Şentürk’e herkesin bildiği “Nöbetçi Golcü” lakabı takılmıştır, bunun sizin için anlamı nedir?

Ben ilk on birde oynasam da maça sonradan girsem de bu takımın bir parçasıyım ve takıma katkı sağlayacağım. Çalıştığım antrenörler de bu şekilde uygun gördüler. Takımın bir parçası olduğum için her zaman kendimi motive ettiğim ve şartlandırdığım bir profesyonel hayatım oldu.

- Nöbetçi Golcü lakabınız olsa da, bizim gönlümüzde siz bir ‘’Gol Mühendisisiniz’’.    Gol kralı 

  olmak mühendislik becerisi gerektiriyor. Ne dersiniz?

 Bence Türkiye’de hem kaleci hem de golcü olmak çok zor. Çünkü 90 dakika hiçbir şey   

 yapmazsınız ama 91. dakikada bir pozisyon gelir gol atarsınız ve kahraman olursunuz. Kaleci için de durum aynıdır.

Çok iyi oynadığım, takımım adına iyi mücadele verdiğim bir maçta 90. dakika bir gol kaçırayım belki de takımın en kötüsü ben olurum .

Herkesin bir özelliği vardır benim de altıncı hissim kuvvetlidir ve gol atacağımı hissederim. Oynadığım birçok maçta ‘‘o top oraya gelecek gol olacak ‘‘ derim ve gol olur. Golcüyseniz,  gol atmak istiyorsanız top sizi bir şekilde buluyor, bunun için de motivasyon ve gol atma isteği, takımın için en iyisini yapma arzusu çok önemli tabii ki. Bir de kulübede otururken rakip takımı gözlemlerim, defansta zayıf noktaları, stoperlerini, kalecisini izlerim.

- On yedi yaşında sahaya çıkan Semih’in en büyük idolü kimdi?

Tanju Çolak benim idolümdü. Oynarken kendime hep Tanju derdim. Hatta onunla ilk tanıştığımda da bunu kendisine söyledim. O sıralar Avrupa Gol Kralı olmuştu Tanju Abi, İzmir’de sokak aralarında top oynarken kendime hep Tanju derdim. Tanju Abi futbolu bıraktıktan sonra, ben daha yeni yeni profesyonelliğe geçerken Hakan Şükür’dü idolüm. 

Yurtdışından ise vuruş stili ve golcülüğü çok iyi olan Marco Van Basten diyebilirim.

- Fenerbahçe’ye dünyaca ünlü forvetler, yıldızlar geldi geçti ama Semih’in yeri taraftarda hep ayrı kaldı. Bunu neye bağlıyorsun? 

Fenerbahçe’de oynarken ayrılmak istediğim zamanlar oldu ama oynamak için ayrılmak istedim. Çok değişik oyuncular ile oynadım , herkesten bir şey öğrendim Anelka, Niang , Kezman , Alex ,Güiza 

Fenerbahçe gibi lokomotif olan büyük bir camiada oynuyorsun, kulübede oturdum diye hiçbir zaman küsmedim. 

- ‘’Bir de adım Semih değil Smith olsaydı yedek kalmazdım’’ diye bir cümleniz var mı?

Evet, bir röportajımda demiştim. Takıma yabancı futbolcu alınca taraftarın da yönetimin de ondan beklentisi haliyle fazla oluyor. Mesela,  yabancı futbolcular kadroya alsınlar diye çok gol atıp da yedek oturduğum maçlarım oldu. Bir anımı anlatıyım size:

Fenerbahçe’deyim o dönem ve Zico ile çalışıyoruz kendisi Fenerbahçe’de çalıştığım en iyi hocadır. Ben gol atıyorum ama sürekli yedek kulübesindeyim, yine bir golden sonra kulübeye geldim, Zico ‘’ neden bana tepki veriyorsun’’ diye sordu. Ben de ‘’ tepki vermiyorum, Volkan Babacan ile Yasin Çakmak çağırdı, sevinmeye geldim  ‘’ dedim. Zico bana ‘’ ben seni oynatmak istiyorum ama başkandan Kezman’ı oynak diye baskı geliyor ‘’ dedi.  Kısaca maliyetli futbolcuları oynatmak istiyorlar.

- Milli Takım sizin için çok büyük anlam ifade ediyordur. Unutulmaz Hırvatistan maçı ve son dakika attığınız o muhteşem golü anlatır mısınız?

2008 ‘de Avrupa Şampiyonası, ben de gol kralı olarak gitmiştim. Motivasyonum çok yüksekti. Fatih Hoca son dakikalarda aldı beni maça. Bu arada maç uzatmalara gitti, penaltılara gitmeden 120. dakikada gol yedik. O esnada Rüştü Abi uzun bir top attı, Emre Abi de kafaya çıkıp rakip defansı bozunca top bir anda önümde kaldı, vurdum gol oldu. Ayrıca kariyerimde ilk defa resmi bir maçta penaltı attım. Öyle bir atmosfer ve heyecan vardı ki hatırlamıyorum. Otele gidip belki bin kere nasıl gol attım diye izledim inanın. Benim için en unutulmaz maçtı diyebilirim.

Türk futbol tarihinin ilk üçüne girer diye düşünüyorum; İlhan Mansız’ın Dünya Kupa’sında Senegal’e attığı ve yarı finale çıktığımız gol, benim Hırvatistan’a attığım gol ve bir de Nihat’ın Çek Cumhuriyetine attığı golü sayılabilir.

- Bize kulübünüzden ve ortamdan bahseder misiniz? Yeni bir kulüp ama çok başarılı ve iddialı gidiyor.

Ben Fenerbahçe dışında Antalya Spor’u da gördüm. Hem İstanbul takımı olması, başkanından hocasına yöneticilerine arkadaşlarına kadar burada sanki bir kolej havası var. Başakşehir’e bir senedir mutlu gelip mutlu gidiyorum. İnşallah bu sene tekrar geri dönüp iyi şeyler yapıp Başakşehir Kulübü’nde futbolu bırakmak istiyorum. 

- Geçtiğimiz yıl takımın 4. olmasında çok büyük katkınız oldu. Hepsi de puan getiren ve maç kurtaran kritik gollerdi. 

Geçen sene sakatlıktan dolayı çok fazla oynayamadım, bir sene önce Antalya Spor küme düştüğü için aslında negatif bir yıl oldu benim için. Daha sonra yöneticilerimizin desteği ile transfer oldum, ilk başlarda 4-5 maç süre alamadım daha sonra formayı alınca sakatlanana kadar oynadım. Geçen sene 11 gol takıma katkı sağladım.  Attığım goller bize galibiyet getiren gollerdi. 

- Bu yıl sakatlığınız nedeniyle, hiç oynayamadınız. Önümüzdeki dönem sizi maçlarda görebileceğiz değil mi? 

İnşallah göreceksiniz. Bu sezon maçı talihsiz bir sakatlık geçirdim kampta. 3,5 aydır oynayamadım. Ama artık eski sağlığıma kavuştum diyebilirim.

- Futbolu bıraktıktan sonraki planlarınız nedir?

Bu soruyu ailem de soruyor bana. Bir aksilik olmazsa futbolun içinde kalırım diye düşünüyorum. Şu an teknik direktör olmak istiyorum desem, her iyi futbolcu iyi bir teknik direktör olacak diye bir kural yok. Abdullah Hocam’ı çok seviyorum, belki onun yanında başlarım.

- Sizi en çok yoran defans oyuncu tipi nedir?

Hem uzun boylu hem fizikli oyuncu ile mücadele vermek zordur. Örnek Lugano .

Rakip takımda mesela Egemen, şu an bizde oynayan Yalçın’ı sayabilirim .

- Futbolcu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz.

Ticaret mezunu olduğum için, muhasebeci olurdum, bu konulara kafam iyi çalışır 

- Semih bir gün içinde ne yapar?

Bizim Başakşehir’de çok güzel bir sistemimiz var. Genelde idmanlarımız sabah olur, 09:00’da evden çıkarım, 10:00’da burada toplanırız, 11:30’da idmanımızı yaparız, 13:30 yemeğimizi yeriz, saat 15:00’e kadar istirahat. Sonra Beykoz’da oturuyorum, buradan çıkınca çocuklarımı okuldan alırım. Sekiz, dört, iki yaşlarında üç kızım var. Zaten akşam 21:30’a kadar onlarla ilgilenirim bunun haricinde de genelde hep evdeyizdir.

TEK KELİMEYLE NE İFADE EDİYOR?

- AİLE: Her şeyim 

- İZMİR: Özlediğim yer 

- MUSTAFA DENİZLİ: Yaşlı kurt, beni ilk oynatan hocadır ve bende çok özel yeri vardır.

- ABDULLAH  AVCI: En karakterli Hoca. Futbolcunun dilinden anlayan biridir.

- AZİZ YILDIRIM: Babacan 

- MESUT ALTAN : Fenerbahçe de çalıştım orada bile böyle bir insan yoktur. Madde manevi bizim her zaman yanımızdadır, çok sevdiğimiz bir abimizdir. 

-Türkiye’de bir golü kaçırırsın ya da gol yersen sanki o maçın günah keçisi sen olursun , ne söylemek istersiniz?

Ülkemizde futbol gerçekten çok seviliyor ancak futbolu eğlenceye çeviremiyoruz. Ben Avrupa’da da çok maçta oynadım . Avrupa’da kendi kalesine gol atıp da küme düşen bir takımı taraftarı maç sonunda alkışlar. Ama Türkiye maalesef bunun çok gerisinde bilhassa basın bazen gereksiz yere abartıyor durumları.  Ben de yaşadım, gol kaçırdığım ama çok iyi oynadığım maçların ertesi günü gazetede takımın yıldız puanlamasında bir yıldız aldığımı bilirim. Diğer yandan ilk 11 de oynayıp doksan artıda gol attığım maçta, o kadar iyi oynamasam da 8 puan almışımdır. Bu haberleri sonuçta tüm taraftarlarımız takip ediyor.

Benzer Yazılar

TÜMÜ
back to top