single image
13-04-2023
Sencer ARISOY

Alevler şehri , bakü

Kardeş ülke, Eurovision’da bize tam puanlar çıkartmasıyla duygularımızı şaha kaldıran Azerbaycan’ın başkenti; Bakü. Her an gelişim ve büyüme içerisinde olan, dünyanın en güzel şehirlerinden biri haline gelmeye başlayan, Asya’nın yükselen şehri…

Bakü’ye ilk geldiğimde kardeşlik kavramının hakkını verircesine hiç yabancılık çekmediğimi hissettim. Hemen turist vizemi alıp, kontrol noktasından geçtim. 

Öncelikle ulaşımdan bahsetmek gerekirse, Bakü’de bir adet havaalanı mevcut. Gerek yurt içi gerekse yurt dışı bütün seferlere Haydar Aliyev Havaalanı ev sahipliği yapıyor. Ayrıca uzunca bir yolculuğu göze alabiliyorsanız otobüs seferleri de düzenleniyor. 

Havaalanından adımımı dışarı attığımda sert bir rüzgâr dalgası beni karşıladı. Zaten şehrin bir adının da ‘’Rüzgârlar Şehri’’ olduğunu duymuştum.  Bazı zamanlar bu isimle anılmanın hakkını çok iyi verebiliyor.

Şehirde ilk dikkatimi çeken yükselmekte olan binalar ve hızla değişen bir çehre oldu. Tabi bu değişimin en büyük nedeni son zamanlarda düzenlenen etkinlikler. Bakü, bu etkinliklerdeki başarılarıyla adından iyice bahsettirmeye başlamış halde. Azerbaycan’da ve özellikle Bakü’de ciddi sosyal, kültürel ve sportif gelişmeler oluyor. Zaten 2011 yılında kazanılan ve 2012 yılında Bakü’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması, buna büyük bir örnek.  

Ama bu sene düzenlenecek olan 2015 Avrupa Oyunları için eşi görülmemiş bir heyecan ve hareket mevcut.  Avrupa Oyunları, Bakü’de ciddi bir değişimin ve gelişimin en büyük habercisi konumuna gelmiş. Özellikle Avrupa Oyunları’nın ilk defa düzenleniyor oluşu ve bu ilk için Bakü’nün seçilmiş olması, halk için ayrı bir gurur ve övünç kaynağı haline gelmiş.

Bakü; bu yeni ve büyük organizasyon için çok sıkı ve ciddi bir çalışmaya sahne oluyor. Bu sıkı çalışmanın en büyük ve en güzel örneği, 68.000 kişilik Bakü Olimpiyat Stadyumu, heybeti ve tüm asaletiyle şehrin simgelerinden biri haline gelmiş durumda. 

Olimpiyat Stadyumu’ndan başka beş adet daha yeni bina inşa edilmiş. Ulusal Jimnastik Arena,  Su Sporları Merkezi bunlar arasında en öne çıkan tesisler. Ayrıca mevcut  bulunan spor tesisleri de yenilenerek Avrupa Oyunları’na hazır hale getiriliyor. 

Tüm yollar yenileniyor ve bu büyük organizasyonu  izlemeye gelen seyirci kitlesi için birçok otel hazır hale getirilmiş. Bunun dışında şehirde Sovyetler zamanında yapımına başlanmış fakat sürekli büyümekte olan metro ulaşımı da mevcut.

Bulunduğu bölge bakımından köklü bir geçmişe sahip olan Bakü’de yapılan bu yeni çalışmalarda en çok hoşuma giden taraf, tarihi dokunun bozulmadan yapılıyor oluşu. Modernizmi, tarihi doku ile oldukça iyi harmanladıkları bir gerçek.

Tabii bu uyuma en büyük katkı şehirde ciddi miktarda çıkan sarı renkli traverten taşından geliyor. Eski yapıların yanında yeni binaların da cepheleri bu taşla kaplanıyor. Bu sebeple yeni gelenler -ki ben de dahil- eski ve yeni yapıları bazen karıştırabiliyor.

Tarihi dokudan bahsetmişken öncelikle İçeri Şehir ’den bahsetmek lazım. Modern yapılar ne denli konsept ve farklı olursa olsun İçeri Şehir ’deki binalarının yerini tutamaz kanımca.  İçeri Şehir, Bakü’nün bulunduğu bölgedeki eski bir yerleşim yeri. Çevresi surlarla çevrili ve içinde tarihi yapıları da barındıran muazzam bir bölge. Duvarlardan içeri adımınızı attığınız anda hemen tarihin o derin kokusunu alabiliyorsunuz. Zaten Azerbaycan’da UNESCO tarafından Dünya Mirasları listesine alınan ilk yer.

Şehir Bakü’nün iç taraflarından deniz kıyısına kadar uzanıyor.  İçerisi Kız Kalesi’ni ve Şirvanşahlar Sarayı’nı barındırıyor. Bu yapılar başlı başına sanat eseri. Zaten Kız Kalesi Bakü’nün amblemlerinden biri olmuş. Kız Kalesi’nin özellikle manzarası müthiş. Kalenin en üst noktasına çıktığınızda İçeri Şehir ve Bakü manzarası ayaklarınız altına seriliyor. Ayrıca kalenin diğer tarafından denizi de seyretmek ayrı bir zevk. Yeni yapılan binalardan TV Kulesi ve Flame Towers tüm ihtişamlı halleriyle karşınızda yükseliyor. 

Eski yapılar korunarak şehrin içinde bir yaşam alanı kurulmuş. Kahvenizi yudumlayabileceğiniz kafeler ya da Azeri mutfağından lezzetler deneyebileceğiniz birçok restoran mevcut. 

İçeri Şehrin içinde gezinirken Bakü’ye has el dokumaları ile hediyelikler satan irili ufaklı birçok dükkân gördüm. Ayrıca bu dükkânlarda, koleksiyonerler için çeşitli eski para ve madalyalar da satılıyor. 

İstanbul’da doğmuş ve büyümüş biri olarak Bakü’nün bence en güzel yanı, denize kıyısı olması. Hazar Denizi ile uzun bir kıyı şeridi mevcut. Kışları biraz daha hareketsiz ama yazın deniz manzarasına bakıp içeceğinizi yudumlayabilir, hemen hemen her gün düzenlenen etkinliklere katılabilir veya deniz kokusunu içinize çekerek sahil boyu yürüyebilirsiniz.

Önceden Bakü’nün bu kadar gelişeceğini tahmin edememiş olmalılar ki sahil şeridinde ilerledikçe petrol platformları başlıyor. Fakat şu an bu platformlar şehir dışına taşınıyor. Kıyı şeridi boyunca alışveriş merkezleri, kafeler ve eğlence alanları kurulmaya devam ediyor.

Yazımın başında bahsettiğim 2012’de düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması için çok fonksiyonlu Kristal Salonu (Kristal Zal) inşa edilmiş. Özellikle geceleri dış aydınlatması ile gerçek bir kristal naifliğine bürünen bina, Bakü’de sosyal ve kültürel olarak ciddi bir öneme sahip. Yine bu dönemde yapılan ve içinde otel ile çalışma ofisleri barındıran Flame Towers, şehrin çehresine ayrı bir güzellik katıyor. Yapı tasarlanırken tema olarak alev görüntüsü kullanılmış. Alev teması, Bakü için eski bir gelenek. Çünkü şehre 30 km mesafede bulunan, 16. yüzyılda kurulmuş  Ateşgah adında bir alev tapınağı mevcut. Yeraltından çıkan doğalgazın yanması ve bu alevin hâlâ sönmemiş oluşu orayı daha ilginç kılmakta. Alev temasıyla alakalı birçok şey gördüm diyebilirim.

Fakat orijinallik denince ilk akla gelen yapı Haydar Aliyev Kültür Merkezi‘dir. Bu bina için Azerbaycan Hükümeti tarafından bir yarışma düzenlenmiş ve yarışmayı kazanan Irak asıllı İngiliz mimar Zaha Hadid’in tasarımı beğenilip hayata geçirilmiş. Anlatılan bir efsaneye göre mimar, yakın arkadaşı olan Azerbaycan Başkanı’nın eşinden eşarbını yere atmasını ister ve yere düşen eşarbın görüntüsünü mimari tasarımında kullanır. Ortaya; içinde konser salonu, sergi salonu, kütüphane ve sanat galerileri barındıran bu konsept yapı çıkar.

Ve gelelim Bakü’nün kalbinin attığı yere, yani Targovi Meydanı’na.  En sona en güzeli kalırmış denir ya, burası o güzelliğin hakkını veriyor. Bakü’deki yaşamı, hareketliliği ve heyecanı burada hissettim. Ferah, geniş ve trafiğe kapalı olan, bir adı da Çeşmeler Meydanı olarak anılan bu yer, adından da anlaşılacağı gibi içinde değişik süs havuzları ve heykeller barındırıyor. Gerek ana cadde üzerinde gerekse ara sokaklarında birçok restoran, kafe, mağaza ve eğlence mekânları olan Targovi, Bakü’de olmanın tadına varılabilecek en güzel yer.

Restoranlardan bahsetmişken Azeri yemeklerinden bahsetmemek olmaz. Zengin bir mutfağı olmamakla beraber Azeri kültürüne özel yemekler var. Daha çok hamurlu ve şekerli yiyecekler çeşitlilik gösteriyor. Tabii Türk ve dünya mutfağına ait yemekler yapan birçok yer var.

Bakü’de gece hayatı da çok renkli.  Her zevke uygun mekânlar bulunuyor. Özellikle jazz müzik seven biri olarak kaliteli müzik yapan birçok yer bulabildim. Ayrıca bir şeyler içip sohbet edebileceğiniz British Pub’lar, ya da hareketli gece kulüpleri bol miktarda mevcut.  

Yazımın en başında söylediğim gibi şehre adımımı attığımda hissettiğim sıcaklığı her anımda yaşadım. Azeri halkı misafirperver bir toplum olduğunu bana her anımda göstermeye çalıştı.  Tarihi ve kültürel bir gezinin yanında, canlı ve eğlenceli bir tatil için bu sürekli gelişmekte olan şehre gelmenizi tavsiye ederim.

Benzer Yazılar

TÜMÜ
back to top