single image
30-03-2023
Mehmet PAK

Yapılarda Bütünleşik Tasarım

Teknoloji ve malzeme bilimi o kadar hızlı gelişiyor ve insanlar bu gelişimin sunduğu konfora o kadar çabuk alışıyor ki, sadece bir kaç yıl takip edemediğiniz sektörel gelişim sizi meslekte “devre dışı” bırakabilir.

Yapılarda kullanılan teknolojik sistem sayısı son 10 yılda 4 kat arttı. Elle kumandadan yarı otomasyona, oradan tam otomasyona. Neredeyse konfora hitap eden tüm büyüklükleri deyim yerindeyse ölçüp biçiyoruz.

Aç kapa aydınlatmanın hâlâ kullanıldığı günümüzde, güneşin geliş açısına göre jaluziye açı verdiğimiz ve mekandaki aydınlık düzeyini sabit tutabildiğimiz otomasyon sistemleri kuruyoruz artık. 

Ancak, buna paralel gelişmesi gereken tasarım yöntemlerimiz hâlâ aynı !

Hâlâ, uygulamasını yapmak üzere teslim aldığımız projeler binaya yabancı !

Proje binayı tanımıyor, bina da projeyi !

Hâlâ, inşaatı bitmiş, elektrik-mekanik projeleri üzerinde aylarca çalışılmış işlerde cihazlar teknik hacimlere sığmıyor, şaftlar yetersiz kalıyor.

Hâlâ, kanallar asma tavanlara sığmıyor, seçilmiş armatür yükseklikleri tavan yüksekliğinden fazla !

Şahsen 22 yıldır bu sektördeyim, her başladığım işte aynı duyguyu yaşıyorum.

Sanki binayı ilk gören biziz gibi.

Sanki mimari, statik, elektrik, mekanik proje grupları aylarca bu proje üzerinde çalışmamış gibi.

Sürpriz üstüne sürpriz…

Gelişen teknoloji, geleneksel tasarım yöntemiyle buluşunca karotla delik açma sektörüne büyük katkı sağlıyor. Şaftlar genişletiliyor, asma tavan yükseklikleri arttırılıyor, kanal güzergâhları deliniyor, kırılıyor…

En acısı da işleyen sisteme verilen isim “Yaşayan Proje“ .

Aslında her disiplin kendine göre doğrusunu yapmış.

Peki herkes doğrusunu yaptıysa bina neden ısınmıyor? 

Teknik hacimler neden küçük ya da neden büyük?

Şaftlar neden yetersiz?

Ben arıza yapan trafonun ya da generatörün yerinden çıkartılamadığı o kadar çok proje gördüm ki.

Tüm bunların yanında yatırımcıdan “ istediğim böyle bir bina değildi sanki” sözünü duyarsanız şaşırmayın. Yatırımcıya tercüme edilmiş mi projelerin teknik dili bilinmez, şans biraz. 

Isıtma ve soğutma, bina ihtiyacına göre değil, ya az ya çok.

Aydınlatma bina ihtiyacına göre değil, ya az ya çok.

Ne kadar konfor büyüklüğü varsa ölçülmüş ne güzel. Ama gerekli mi soran olmamış.  

10.000 kVA güç alınmış, tüm sistem buna göre tasarlanmış, trafolar, panolar, kablolar vs. Ama çekilen güç 4.000 kVA. Trafosunu, panosunu yaptığınız, kablolarını çektiğiniz, motorlarını bağladığınız 6.000 kVA’nın nerede olduğunu arıyorsunuz. Çok sonra görüyorsunuz trafolarda, panolarda boşta beklediğini.

Sonuç, ya ısınmayan ya soğumayan hastalıklı binalar.

Ya fazla aydınlık ya karanlık binalar, ya boşta bekleyen enerji.

Ya yetersiz ya gereksiz boru çapları, kablo kesitleri, amperajlar, sıcaklıklar, yükseklikler, genişlikler, derinlikler…

Ne yatırımcısını, ne projecisini, ne uygulamacısını memnun edebilen “arada kalmış “ binalar.

Ya az, ya fazla ama tam değil.

Üstelik hepsi tüm iyi niyetiyle zaman vermiş, para vermiş, emek vermiş.

Bir elektromekanik taahhüt firması olarak bir işin yapımı esnasında sahadan bağımsız 10-15 kişilik teknik ofis kuruyoruz. Sadece tasarım için. Oysa proje aşamasında bu sayı 2-3. 

Bu arada geleneksel tasarım sonucunu bilen işverenler öyle ihale türleri geliştiriyorlar ki taahhüt firması olarak iş bittikten sonra bile anlayamıyoruz.  

Dünyada ve ülkemizde, inşaat sektöründeki başarılarımız ortada, haksızlık etmeyelim. Az sayıda olmakla birlikte çok iyi sonuçların çıktığı geleneksel tasarım süreçleri de var. Ama hep daha iyiye gitmek gerek.

O halde geleneksel tasarımda bazı revizyonlar yapmamızın vakti çoktan gelmiş.

Yapılarda Bütünleşik Tasarım;

Sektörde değerli hocalarımız, mimar ve mühendislerimiz bütünleşik tasarım demiş, yeni tasarım yöntemine.

Yatırımcı istekleri başta olmak üzere, mimari, statik, elektrik ve mekanik proje gruplarının en baştan itibaren birlikte çalışması suretiyle ortaya çıkan tasarım sürecidir bütünleşik tasarım.

Devamında uygulama firmaları da dahil olurlar sürece. 

Mimari, statik, elektrik ve mekanik disiplinler bir araya gelir ve ortak bir raporla yapının ihtiyaçları belirlenir. Bu gruba işveren, yatırımcı ya da işletme dahil olur. Ortak raporun işverene adeta tercümesi yapılır. Görüşleri alınır ve rapora dahil edilir.

Her disiplin kendi doğrularını projeye aktarır ama bitmez süreç. Devamı var.

Aydınlatma ihtiyacına göre armatür yerleşimi, seçilen armatüre göre tavan yükseklikleri, ısıtma-soğutmaya ihtiyacına göre sistem seçimleri ve kapasite hesapları, ekipmanlara göre teknik hacim ölçüleri. Birbirinden koparılması imkânsız çalışma süreci.  

Sonuç olarak binayı tanıyan proje, projeyi tanıyan bina. Sadece gerektiği kadar trafo, generatör, aydınlatma, klima santrali, kanal. Kısacası gerektiği kadar enerji, ne az ne fazla. 

Fıkrada, doktorun otomobil tamircisine verdiği “ biz bunları motor çalışırken yapıyoruz” cevabı gibi, taahhüt firması olarak biz bu çalışmayı iş devam ederken yapıyoruz, iş başlamadan yapmak çok mu zor ?      

Benzer Yazılar

TÜMÜ
back to top