single image
26-01-2024
Ömer Tunç SARIOĞLU

Modüler Kanal Sistemlerinin Projelere Sunduğu Katma Değerler

Yapılarda mekanik, elektrik ve borulama sistemleri; yapının türüne ve ihtiyaca göre projelendirilir. Projelendirmesi yapılan mekanik-elektrik sistemlerin askılama projelerinin de en optimum şekilde yapılması, bu sistemlerin, verimli şekilde askılanmasını sağlayarak hem imalat zamanını kısaltacak hem de proje maliyetini aşağı çekecektir.

Mekanik-elektrik hatların askılanmasında sıklıkla geleneksel yöntem olan kaynaklı çelik kullanılmaktadır. Bu sisteme alternatif olarak birçok avantaj taşıyan modüler destek sistemleri, bir başka deyişle modüler kanal sistemleri son dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır. Kaynaklı yapılan sistemler ile imalat yapılırken, karşımıza çıkan temel zorluklar şu şekildedir:

 

Projelerde kaynak imalatı için ateşli çalışma izninin alınma zorluğu.

Kaynak işlerinde sertifikalı kaynakçı gerekliliği.

Kaynak ile oluşturulan askı sistemlerinin revize edilmesinin zorluğu (kesme, taşlama, kaynak, boya işlemlerine ihtiyaç duyulması).

Çelik ile imal edilen platform sisteminin ağır olması, binaya ekstra ağırlık eklenmesi.

İş güvenliği zorlukları.

Askılama sisteminin dizaynının ve taşıyacağı yük analizinin yapılmaması (genellikle over design sistemler karşımıza çıkmakta).

Alternatif olarak kullanılan modüler destek sistemleri; hızlı, kaynak gerektirmeyen, hafif ve çok kolay şekilde revize edilebilen bir sistem çözümü sunmaktadır. Bununla beraber modüler kanal sistemleri ile; askı sistemlerinin projelendirilmesi, malzeme tedariği ve sahada süpervizörlük servisi ile tam bir sistem çözümü projelerde karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla dip toplamda ekonomik bir çözüm üretilebilmektedir.

 

Modüler Destek Sistem Çözümünün Avantajları

Taşınabilecek yük miktarı net olarak bilindiği için, statik hesaplar yapılarak ekonomik bir sistem tasarlanabilmesi.

Değişen saha koşullarına göre uyarlanabilir, ayarlanabilir, modüler bir sistem olması.

Sahada imalat için sıcak çalışma gerektirmeyen, kaynaksız bir çözüm olması.

Sertifikalı kaynakçı gerekmemesi.

Geleneksel yönteme göre 2 kata kadar daha hafif bir sistem olması.

Fabrikasyon ile yapılan kaynaklı imalatı beklemeden, tüm imalatın sahada terzi usulü yapılabilmesi.

Geleneksel yönteme göre en az 2 kat daha hızlı kurulum yapılabilmesi.

İSG gereksinimlerine tam uyum sağlaması.

Adaptif tork modülü olan cihazlar kullanılarak güvenli imalat yapılabilmesi (doğru tork verilerek imalat ve tork kontrolü).

 

Yapısal Olmayan Elemanlarda Sismik Hesap, Deprem Sırasında ve Sonrasında Hayat Kurtarır

Yapısal olmayan elemanlarda askılama sistemleri, bir binanın deprem sırasında ana güvenlik açıklarından biri olabilir. Eğer uygun şekilde tasarlanmamış ve doğru bir şekilde imal edilmemiş ise, onarım maliyetleri yapısal elemanların güçlendirme maliyetlerini bile aşabilir.

Tasarım mühendisleri için mevcut sismik tasarım hükümleri, yapısal olmayan bileşenler ve sistemler üzerinde etkili olan eylemleri ele alırken minimum tasarım sağlar. Bu tasarım hükümleri TBDY- 2018 “Bölüm 6: Deprem Etkisi Altında Yapısal Olmayan Bina Elemanlarının Tasarım Esasları” kısmında belirtilmiştir.

Yakın zamanda meydana gelen hasar verici depremler sırasında görüldü ki, yapısal olarak ayakta kalan binalardaki hasarın ve bunun sonucunda bina işlevselliğinin kaybının büyük çoğunluğu, yapısal olmayan bileşenlerde ve sistemlerde oluşan hasarın sonucudur. Pek çok binanın, orta şiddette bir depremde bile; depremin etkilerine yapısal olarak dayandığı, ancak yapısal olmayan sistemler açısından çalışamaz hale geldiği görülmektedir.

Yapısal olmayan bileşenler, binalarda önemli rolleri yerine getirir:

·      Devam eden operasyon.

·      Can güvenliği.

·      Yapısal bütünlük.

Ülkemizde sismik bölgelerde yapısal olmayan hasarın sınırlı olmasının ve binanın depremden sonra operasyonel olarak etkilenmemesini hedefleyen “Kesintisiz Kullanım (KK)” performans seviyesi hedeflendiği takdirde, yapısal olmayan elemanların hasarı da minimize edilebilir.

Tüm bu nedenlerden dolayı yapılarda sismik askılama önlemleri de alınmalıdır. Sismik askılamalarda üç tip askılama yöntemi vardır: Halatlı sismik askılama, rot ile sismik askılama ve rijit sismik askılama. 

Askılama tipine göre uygun sismik askılama yöntemi seçilir, hesap yapılır ve uygulanır. Bu aşamada kullanım kolaylığı ve uygulama güvenliği getiren çözümler tercih edilmelidir. Örneğin; halatlı sismik askılamada, yüksük yerine kolay kilitli sistem kullanımı hem imalat kolaylığı getirecek hem de deprem anında bu askıların maksimum seviyede güvenlik ile çalışmasını sağlayacaktır.

Korozif Ortamlarda Destek Sistemlerinin Kaplaması Büyük Önem Taşımaktadır

Askılama sistemleri, imal edildikleri ortam koşullarına uygun olarak tasarlanmalıdır. Korozyon söz konusu ise, sistemin kaplaması da bu korozif ortama dayanacak şekilde seçilmelidir. Bu noktada sürekli Ar-Ge çalışmaları yapılmakta ve yeni kaplama teknolojileri kullanılmaktadır.

Korozyon Koruma Teknolojisinin Geldiği Son Nokta: Çinko-Magnezyum Kaplama (ZM)

Korozyon koruma teknolojisinin günümüzde geldiği son noktada, en yenilikçi ve teknolojik sistemlerden birisi olan Çinko-Magnezyum (ZM) kaplama, içeriğindeki çinko, magnezyum ve alüminyum ile birlikte geleneksel Sıcak Daldırma Galvaniz (HDG) kaplamaya kıyasla, hem daha ince bir kalınlıkta uygulanabilmekte hem de daha yüksek bir korozyon direnci göstermektedir. Çinko-Magnezyum kaplama oldukça yeni bir teknoloji olması rağmen hem Avrupa (EN 10346:2015) hem de Amerika (ASTM A1046-17) standartlarında yer almaktadır. Bu anlamda da kendini ispatlamış bir sistemdir.

Çinko-Magnezyum kaplama gösterdiği yüksek korozyon direnci sayesinde, Sıcak Daldırma Galvaniz kaplamanın kullanılabildiği tüm koşullarda kullanılabilmektedir. Söz konusu yüksek korozyon direncine ek olarak bu yeni teknoloji birçok avantaj sunmaktadır. Kendi kendini onarabilme özelliği sayesinde kaplamanın zarar gördüğü noktalar için rötuş (çinko sprey vb.) gibi ek işlemlere ihtiyaç duyulmaz. Özellikle bağlantı noktaları ve kesim yapılan noktalarda magnezyum içeriği sayesinde bu alanları kapatır.

Modüler Destek Sistemleri Yangına Maruz Kaldığında Dayanımlarını Yitirmemelidir

 

Yangın, binalarda ani gelişen ve çok hızlı şekilde yayılan bir afettir. Yangının ne zaman meydana geleceği bilinmediğinden; yangına hazır ve dayanıklı binalar inşa etmek elzemdir. Nasıl ki yangına karşı yapılarda algılama, söndürme, pasif yangın durdurucu önlemleri alıyorsak; yapısal taşıyıcı çeliklerde yangın boyası imalatı yapıyor, betonarme elemanlarda pas payı bırakarak inşaat demirlerini yangından koruyorsak, modüler askılama sistemlerini de yangına karşı dayanımı onaylanmış sistemlerden seçmeliyiz. Kullanılacak modüler profillerin yangın testlerinin yapılmış olması ve ETA Yangın Onayı ile belgelendirilmiş olması gerekmektedir. (ETA dokümanında bulunacak EAD numarası: 280016-00-0602 version June 2020 olmalıdır)

 

Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik konusu dünyamızın geleceği için en önemli konulardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda yaptığımız üretimin, inşa ettiğimiz binaların sürdürülebilir olması çok önemlidir. Geleneksel kaynaklı çeliğe göre, modüler destek sistemlerinin karbon salımı %40 daha düşük olmaktadır. Bu rakam, sistemin daha hafif olması, daha optimum şekilde projelendirilebilmesi, lojistik açısından daha verimli olması ve kaplama yöntemlerinin çevreye daha duyarlı olması ile sağlanmaktadır. Her projenin tasarımı tamamlandığında “Global Warming Potential (GWP 100 years) [kg CO2-eq.]” değeri hesaplanabilir ve karbon ayak izinin ne derecede azaltılabildiği ortaya çıkarılabilir.

Benzer Yazılar

TÜMÜ
back to top