single image
22-03-2023
Ozan ATASOY

İklimlendirmede Konfor ve Sistem Seçimi

Ülkemizde özellikle büyük şehirlerde artan nüfus, gelir ve ihtiyaçlar doğrultusunda yeni yapılan ticari, kamusal ve konut yapılarındaki hızlı artışa hepimiz şahit oluyoruz. Mimari tasarım ve inşaat yapım tekniklerindeki sınırları zorlayan yapıların nasıl hayat geçirildiğine tanık oluyoruz. Bu değişimin sadece tasarımların dış kabuklarında değil insanların yaşam alanlarında da oluştuğunu gözlemliyoruz. Çok değil bundan 10-15 sene öncesine kadar “Kaloriferli Lüx Bina” tabelalarının asıldığı binalarda artık “Akıllı Bina”, “Klimalı Daireler”, “Yeşil Bina”, “Enerji Verimli Bina”vb. tanımların kullanıldığını ve hatta arandığını gözlemliyoruz.

Peki ya “Konforlu Bina” arayanımız ya da sorgulayanımız var mı? Ya da “Konfor”un tanımı nasıl yapılır?

Konfor sizce ne demektir sorusuna mimarlardan yaygın olarak gelen cevap “Estetik”, “Ferah”, “Aydınlık”, vb. olurken biz tesisat mühendisleri  ya da diğer bir deyişle“İklimlendirme “Mühendisleri” sübjektif tanımları rakamlarla ifade etmeye çalışmış ve konforun formülünü üretmişiz.  İklimlendirme sektörü, özünde, konfordan para kazanan, iklimlendirme ile insanlara konforlu yaşam alanları yaratmaya çalışan bir sektör. Dolaysıyla bizim için konforun anlamı daha da önemli hale geliyor. Tabi ki konforlu alanlar yaratırken enerji verimli, sürdürülebilir ve çevre dostu sistemler tasarlamamız da bizlerden beklenenler.

1970’li yıllarda Danimarkalı Projesör Powl Ole Fanger (1934-2006) ısıl konforun tanımını yapmak üzere yola çıkmış ve çalışmakta olduğu Technical University of Denmark’da “International Centre for Indoor Environment and Energy” bölümünde denekler üzerinde birçok çalışmalar yapmıştır. Amacı insanların hangi ortamda kendilerini konforsuz hissettiklerini tespit etmek ve bunu formüle etmekti.

Povl Ole Fanger, Senior Professor, 1934-2006

Prof. Fanger’ın çalışmalarından önce de ısıl konforun ortalama ışınım sıcaklığı, hava hızı, nem, aktivite ve giyim faktörüne bağlı olduğu biliniyordu ancak Prof. Fanger,uzun yıllar süren araştırmaları sonucunda, bunların bileşeni olan bir “Konfor Denklemi”  oluşturdu ve literatüre PMV (Predicted Mean Vote-Öngörülen Ortalama Oy) ve PPD (Predicted Percentage Dissatisfied- Öngörülen Memnuniyetsizlik Yüzdesi) terimlerini kazandırdı.

İdeal bir ısıl konfor sağlansa dahi %5’lik bir memnuniyetsizlik oranının her zaman olabileceği  bu çalışmalar sayesinde ortaya çıktı. Prof. Fanger’in yapmış olduğu çalışmalar bu konudaki EN ve ASHRAE standartlarının temelini oluşturmaktadır. Türkiye’de de Türk Standardı olarak kabul edilen yaşam mahali ve yaşam mahalindeki konfor standartlarını belirleyen TS EN ISO 7730 ile TS EN 13779 standardı kapalı alanlardaki ısıl konforun sınırlarını belirlemekte ve yapıların buna uygun olarak tasarımını zorunlu kılmaktadır.

 Yaşam Mahali (TS EN 13779)

Değişik bina kategorileri için dizayn kriterleri (TS EN ISO 7730)

Örnek Öngörülen Memnuniyetsizlik Oranı (PPD) Hesap Programı

Biz İklimlendirme Mühendisleri konfor dendiğinde tabi ki sadece ısıl konforu anlamıyoruz. Konforu 3 değişik alanda irdelememiz gerekiyor;

-        Isıl Konfor

-        Akustik Konfor

-        İç Hava Kalitesinde Konfor

Isıl Konfor’dan yukarıda bahsetmiştik.

Akustik konfor dendiğinde ise kulağımız ile duyduğumuz sesin (Ses Basınç Seviyesi) bizi rahatsız etme eşiğini anlıyoruz. Bu konudaki yaygın kabul görmüş standard ise “Yaşam Mahalindeki Gürültü Seviyeleri”ni tanımlayan Alman VDI 2081 Standardıdır. Bu standartta belirtilen gürültü seviyelerini aştığımızda konforlu bir alandan söz etmemiz mümkün olamamaktadır. İklimlendirme mühendisleri olarak tasarladığımız ve kullandığımız bütün ekipmanların “Yaşam Mahalindeki Gürültü Seviyeleri”ne etkileri tespit etmek, gerekli akustik tedbirleri almak bizim işimizin önemli bir parçasıdır.

 Yaşam Mahalindeki Gürültü Seviyesi (VDI 2081)

İç Hava Kalitesi ise kendi içinde çok geniş bir alanı ifade etmektedir. İklimlendirme mühendislerinden bu anlamda beklenen kirleticilerin tespiti ve bunlara ilişkin gerekli tedbirlerinin  alınmasıdır.

İklimlendirme Mühendisleri’nin alanına giren yukarıda bahsettiğimiz konfor şartlarının oluşturulması çoğu zaman bizlerin tek başına çabaları ile sağlanması mümkün olamamaktadır. Genelde karşılaştığımız uygulama mimarın dış kabuğu tasarlaması, yatırımcının kullanılacak sisteme karar vermesi hatta seçmesi, malzeme tedarikçisinin en iyi sistemi (!) önererek yatırımcının kararını etkilemeye çalışması, mekanik tasarımcının ise bu dar kalıp içerisinde tasarımını oluşturmaya çalışması ve yapılan tasarımında uygulama sırasında onlarca kez revizyona uğrayarak sonuçta memnuniyetsizlik yüzdesinin yüksek olduğu yapıların ortaya çıkması şeklinde gözlemlenmektedir.

İklimlendirme Mühendisleri olarak insanlara daha iyi yaşam alanları sağlayabilmek için ortak çalıştığımız paydaşlarımız mimarlar, elektrik mühendisleri, kontrol  ve otomasyon mühendisleri, inşaat mühendisleri ve hatta uygulayıcı müteahhitler, malzeme tedarikçileri, bina işletme ve bakım ekiplerinin yapılar tasarlanırken aynı masanın etrafında hep beraber tasarımı oluşturmaları, bütün paydaşların görüşü alınarak belirlenen tasarımların hayata geçirilmesi yukarıda bahsettiğimiz ve ana amacımız olan “İnsanlar için konforlu yaşam alanları” oluşturmamızda, bunları enerji verimli, sürdürülebilir, çevreye duyarlı sistemlerle tesis etmemize büyük katkı sağlayacaktır. Sonuçta kazanan hem yatırımcı, hem tasarımcı, hem uygulayıcı hem de buraları kullanan İNSAN olacaktır. Kısacası tasarımın odağına İNSAN’ı koymak olmalıdır amacımız.

Benzer Yazılar

TÜMÜ
back to top